Davranışsal Finans Nedir?

Piyasalarda oluşan krizler, panik yaratan hareketler, ani borsa çöküşleri ya da çıkışları, oluşan balon yatırımlar, insanların yatırımlarını her zaman rasyonel bir şekilde yapmadıklarını ve çevresel etkilerden fazlaca etkilendiklerini açık bir şekilde gösteriyor. Yatırımcılar, insan psikolojisi gereği bir topluluğun yaptığı hareketlerin doğru olduğu etkisine kapılarak bir çok örneği olan çöküşleri (Kara Pazartesi Nedir? başlıklı yazımızda diğer örnekleri okuyabilirsiniz), veya balonları kendileri yaratır. Bu tür yatırımlar bir grup yatırımcıya büyük miktarlarda paralar kazandırır ama bir grup yatırımcıya ise kabusu yaşatır.

 

Davranışsal Finans Nedir? Yatırımlarınızı Nasıl Etkiler?

Davranışsal finans: bireylerin  aldıkları kararlarda sadece bilimsel gerçekleri ve analizleri dikkate almadığını ve bireyin çoğu durumlarda rasyonellikten saptığını öne süren bir yaklaşımdır.  Davranışsal finans bireylerin karar alma sürecinde sadece ekonomi finans istatistik ve matematik değil; sosyolojik ve psikolojik faktörlerinde karar olma sürecinde etkili olduğu görüşünü belirtir.

Davranışsal Finans teorisine göre insanlar geleneksel yatırım teorisinin aksine yukarıda da örneklendiği gibi sık bir şekilde rasyonel olmayan yatırım yapar. Bu rasyonel olmayan yatırımlar, 1952 yılında Harry Markowitz tarafından yayınlanan bir makale ile başlayan, her risk düzeyi için beklenen getiriyi maksimize eden Modern Portföy Teorisiyle ters düşmektedir.

 

Davranışsal Finansı Anlamak

İnsan psikolojisi gereği her dönem, duyguların, yatırımları etkilediği görüşü varolsa da Davranışsal Finans’ın temelleri 1979 yılında, Daniel Kahneman ve Amos Tversky tarafından oluşturulan Beklenti Teorisi’yle atılmıştır. Bu teori ile 2002 yılında Daniel Kahneman, Nobel Ekonomi ödülünü kazanmıştır.

Bu teori (Beklenti Teorisi) insanların yatırımları sonucunda elde ettikleri belli bir miktardaki kazancın, aynı miktardaki kayıplarına göre onlara daha az değerli geldiğini göstermektedir. Bu teori, insanların portföylerindeki %5’lik düşüşten, %5’lik pozitif getiriye göre daha fazla etkilendiklerini göstermektedir.

2001 yılında, başta ABD olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde finans piyasalarında yaşanan çöküş gibi diğer tüm borsa çöküşleri yatırımcıların piyasaların geleceğine olan güvenini  derinden sarsmıştır. Piyasalardaki ani düşüşler, yatırımcıların iyi giden her şeyin ardından bir felaket geleceğine inanmalarına neden olmuştur. Bunun sonucu olarak borsa hareketlerini ve yatırımcıların karar süreçlerini inceleyen alternatif yaklaşımlara olan ilgi artmıştır. Böylece geleneksel finans yaklaşımının aksine yatırımcıların rasyonel karar veren kişilerden oluşmadığını bu nedenle piyasadaki hareketlerin her zaman rasyonel sebeplerle açıklanamayacağını savunan davranışsal finans yaklaşımı önem kazanmıştır.

 

Geleneksel Finans & Davranışsal Finans

Geleneksel Finans ile Davranışsal Finans arasındaki farklar aşağıdaki gibi sıralanabilir.

  • Geleneksel finans, yatırımcıların rasyonel olduğunu varsayar: Yatırımcılar, mevcut bilgileri tarafsız bir şekilde işleyen riskten kaçınan, kendi çıkarlarını gözeten yarar maksimize edicilerdir.
  • Geleneksel finans, yatırımcıların optimal portföyler oluşturduğunu ve elinde tuttuğunu varsayar.
  • Geleneksel finans, piyasaları etkin kabul eder: Piyasa fiyatları mevcut ve ilgili tüm bilgileri içerir ve yansıtır.
  • Davranışsal finans yatırımcı ve piyasa davranışları hakkında farklı varsayımlar yapar.
  • Davranışsal finans, gözlemlenen yatırımcı ve piyasa davranışlarını anlamaya ve açıklamaya çalışır; gözlemlenen davranışlar, geleneksel finans kapsamında kabul edilen idealleştirilmiş davranışlardan sıklıkla farklılık gösterir.
  • Beklenti teorisi, beklenen fayda teorisine bir alternatif olarak önerilmektedir. Beklenti teorisi dahilinde, riskten kaçınmaya alternatif olarak kayıptan kaçınma önerilmektedir.
  • Davranışsal perspektiflere dayalı teoriler ve modeller, gözlemlenen piyasa davranışını ve portföy yapılarını açıklamak için geliştirilmiştir.

Davranışsal Temayüller Yatırım Kararlarına Etkileri

  • Beklenti Teorisi
  • Aşırı Güven Etkisi
  • SürüPsikolojisi Etkisi
  • Geri Dönüş Önyargısı
  • Aşinalık Etkisi

 

Aşırı özgüven duygusuna sahip bir yatırımcı açısından baktığımızda, yatırımcılar finansal piyasaları her piyasa koşulu altında pozitif getiri elde edebileceğini düşünerek yatırım kararları alırlar. Aşırı özgüvene sahip bir yatırımcı hisse senedine yatırım yaparken piyasa profesyonellerinden ve kendisinden başka diğer yatırımcılardan daha iyi ve başarılı olduğunu; okuduğu bir kaynağın, izlediği bir haberin ya da ait olduğu ülke ekonomisinin mevcut durumunun hisse senedi fiyatına olası etkisinin herkesten önce tahmin ettiğini düşünerek yatırım kararı veya kararları almaktadır.  Her durumda yapacağı yatırımın doğruluğuna inanan bir yatırımcı, portföyünde ağırlıklandırma yaparken her hangi bir optimizasyon yapma ihtiyacı aramadan, çoğu zaman tek bir sepete tüm yumurtaları koyup portföy dengesini bozarak bir yatırım yapma yolunu seçer. Aşırı özgüven sahibi yatırımcıların ortalama işlem sayısı rasyonel yatırım yapan diğer yatırımcılara göre daha fazladır. Bir çok araştırma piyasalarda normale oranda daha fazla alım-satım işlemi yapan yatırımcıların getirilerinin piyasa ortalamasının altında kaldığına yöneliktir.

Aşırı özgüven gibi diğer bir duygusal temayül ise sürü psikolojisidir. Yatırımcıların, yatırımlarını büyük kitlelerin düşünce ve yatırımlarına göre şekil vermesi topluluk halinde alınan kararların doğruluğuna olan inancın fazlalığından kaynaklanmaktadır. Bu gibi sürü psikolojisi etkisi geçmişte yaşanmış ekonomik çöküşlerde karşımıza çıkmıştır. (Kara Pazartesi – 19 Ekim 1987, Covid-19 etkisiyle yatırımcıların güvenli liman arayışı, vb…)

Yatırımcılar, kaybetme korkularının bir sonucu olarak, sıklıkla kayıplarının farkına varmaktan geri dururlar ve hisseleri ellerinde tekrar eski seviyelerine geri gelmeleri umuduyla gereğinden fazla tutarlar. Hersh Shefrin ve Meir Statman adlı iki ekonomistin 1985 tarihli araştırmalarında ortaya atılan bu etki, insanların kazançlı pozisyonlarda hemen satıp, kaybedenlerde uzun süre beklediklerine dair bir temayülü ifade etmektedir.

Yatırımcıların duygusal hareket ettiklerinin bir diğer somut örneği ise yatırımcıların yakından tanıdıkları ya da bildikleri şirketlerin hisse senetlerine yatırım yaptıklarını göstermektedir. Columbia Business School akademisyenlerinden Gur Huberman bir çalışmasında, ABD’nin 50 eyaletinin 49’unda yatırımcıların kendi yerel telekomünikasyon şirketlerinin hisselerini tutmaya diğer bölgesel telekomünikasyon şirketlerininkilere göre daha meyilli olduklarını ifade etmiştir.

 

Davranışsal Finansta Yer Alan Ön Yargılar

İnsanlar içinde bulundukları ruh hali karar verme sürecindeki yargılarını etkilemektedir. Yani negatif ruh haline sahip olan bir yatırımcı pozitif ruh haline sahip olan bir yatırımcıya göre daha kötümserdir. Yatırımcının düşüncesi ruh haline ayak uydurur yani yatırımcı kendini ruhsal olarak kötü hissediyorsa aklına kötü düşünceler gelecek ve risk almaktan kaçacaktır.

Dünyada rekabet ve yaşam mücadelesi arttıkça gelecek ile ilgili belirsizlik içeren kararları almakta zorlaşmaktadır. Sonucu belli olmayan hatta daha çok şansa bağlanan olaylar insan psikolojisinde önyargı oluşturur ve önceden yaşadıkları veya bildikleri onu, daha net sonucu olan olaylara yönlendirir.

Yatırımcılar kendi portföylerini yönetme konusunda başarı sağlamak istiyorlarsa öncelikle kendi kendilerini yönetmeyi öğrenmelidirler. Her durumda kendilerini iyi yönetmeli ve kendisinin analisti olmalıdır. Piyasada işlem yaparken, yaptığı strateji doğrultusunda hareket etmelidir. (Bu konuda Hedefe Yönelik Yatırım Yapmak başlıklı yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.) Aksi takdirde kayıplar yaşayıp uzun vadeli işlem yapmak zorunda kalacaktır.