Türkiye’de yeni ekonomik model konusu tartışılırken döviz kurlarında yaşanan sert yükselişler ekonomik hayatı giderek güçleştirmeye başladı. Dövize artan ilgi sonrasında ekonomi yönetimi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeni bir hamle geldi. Birçok piyasa uzmanı tarafından örtülü faiz artışı olarak değerlendirilen ve bu sebeple döviz kurlarında 2-3 saat içerisinde yüzde 30 aşağı yönlü hareketlere neden olan dövize çevrilebilir mevduat uygulaması başlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duyurduğu günümüz piyasaları için yeni olan bu finansal ürün aslında 1970’lerde Türkiye piyasalarında da kullanılmıştı.
Peki o dönemki adıyla dövize çevrilebilir mevduatın özellikleri neydi?
Türkiye piyasalarında 1967 yılında yurt dışından ülkeye gelen dövizin teşvik edilmesi amacıyla uygulanmaya başlanan bir finansal enstrüman olan dövize çevrilebilir mevduatlar, 11 yıl boyunca finansal sistemde yer aldı. Türk Lirası mevduat hesabı açan mudilere sunulan kur garantisi üzerinden işleyen finansal enstrüman, ilk yıllarda ciddi ilgi görürken bu dönemde 3,5 milyar dolar civarı bir dövizin Türkiye’ye geldiği hesaplanmıştı. Özellikle yurt dışında yaşayan gurbetçilerin Türkiye’deki hesaplarına gönderdiği paralardan oluşan bu mevduatlarda kur garantisi Hazine adına Merkez Bankası tarafından veriliyordu. Yani mevcut kur farkları Hazine’den ödeniyordu.
Ancak sonraki yıllarda enstrümanın doğası gereği para arzını kontrolsüzce artırmasından ötürü yarattığı enflasyon dikkate alınarak sistem yavaş yavaş terkedilir. 1970’lerin sonlarına doğru azalan ilgiyle birlikte 1981 yılında finansal ürün resmen uygulamadan kaldırılır.
Dövize endeksli mevduat mantığı nedir?
Dövize endeksli mevduatın temel mantığı bireylerin döviz almak yerine; döviz getirini Türk Lirası mevduatta kalarak yakalama imkanı sağlanmasıdır. Esasında temel bir finans piyasaları ürünü olan opsiyon mantığının farklı bir uygulamasıdır. Opsiyonları kısaca açıklamak gerekirse… Bir dayanak varlığa (döviz, altın, emtia vb.) ilişkin geleceği yönelik belirli bir fiyat üzerinden yatırımcıya sunulan alım ya da satım hakkıdır. Örnek verecek olursak; dolar/TL 10 lira iken 3 ay sonrası için belirlenen tutar kadar döviz için 15 liradan satma hakkı alınabilir. Bu hakka (opsiyona) sahip olan kişi o tarih geldiğinde dolar/TL 13 lira ise bu hakkını kullanarak opsiyon sözleşmesi üzerinde yazan tutar kadar doları 15 liradan satabilir. Aynı opsiyon işlemi için bir diğer senaryoda da ilgili tarihte dolar/TL’nin 17 liraya varsayalım. Bu durumda 15 liradan satım yapma opsiyonu karlı olmayacağı için bu hak (ya da opsiyon) kullanılmaz. Burada opsiyonu satan kişi bir prim kazancı elde ederken; opsiyonu alan kişi de prim ödemesi yapar. Ancak bunlar çok teknik olacağı için biz opsiyon mantığı üzerine kurgulanan dövize endeksli mevduat ürünü konusuna dönelim.
Dövize endeksli mevduatın piyasalar üzerine etkisi nasıl olacak?
Döviz kurlarında yaşanan sert yükselişler, yabancı yatırımcıların piyasadan çekilmesi ve yerli yatırımcısının dövize yönelmesi sonrası bankalardaki yabancı para mevduatın oranı yüzde 64 ile tüm zamanların zirvesini gördü. Dövize endeksli mevduatın Türkiye ekonomisi için bu tabloyu terse çevirmesi ve yabancı para mevduatların çözülerek kur üzerinde olumlu bir etki yapması bekleniyor.
Ancak piyasa uzmanlarınca da dile getirilen en önemli risk ise Hazine üzerindeki yükleri artıracağı yönünde. Özellikle de kurlarda istikrar sağlanamaması ve artışı sürmesi durumunda bu yeni ürün ile birlikte ödenen kur farkları ekonominin belini daha da bükebilir. Tehlikeyi rakamlarla açıklamak gerekirse;
Merkez Bankası’nın 16 Aralık tarihinde açıkladığı son para banka verisine göre; bankalardaki Türk Lirası mevduatlar 1 trilyon 934 milyar 811 milyon 667 bin lira, yabancı para (YP) cinsinden mevduatlar ise 3 trilyon 442 milyar 575 milyon 398 bin lira. Türk Lirası mevduatların 480 milyar lirası vadesiz, 1,4 trilyon lirası ise vadeli. Kabaca bir hesapla bu tutarın yüzde 10’u dahi bu dövize endeksli mevduat ürününü tercih etse yani bu hesaplara 200 milyar lira aktarılsa bir yıl içinde dolar/TL için tarihi zirve olan 18,40’a geri dönüldüğünde (ortalama 13’ten 18,40’a) yaklaşık yüzde 35 değişim olacaktır. Yine kabaca yıllık mevduat faizini yüzde 15 hesaplasak dahi yüzde 20’lik bir fark oluşacaktır. Özetle bu senaryoda Hazine’yi bekleyen ekstra yük 40 milyar lira olacak.
Bu rakamın büyüklüğünün anlaşılması adına şu örneği verebiliriz. 2022 yılı için Millî Eğitim Bakanlığının 2022 yılı bütçesi 274 milyar lira olarak kabul edildi. Yani Türkiye’de eğitime giden kaynağın 7’de 1’inin sadece dövize endeksli mevduat tarafından tüketilme ihtimali mevcut.